Devrimsel Yönelimler IV:
Halkçılık
Devrimsel Yönelimler IV:
Halkçılık
Yazan: Murat Öz 20.11.2025
Süregelen yüzyıllarca dünya üzerinde çeşitli yönetim rejimleri tatbik edildi, denendi. Bunlardan bazıları varlığını uzun tarihler sürdürmesine rağmen günümüze yenik düşmüş, bazıları istenilen etkiyi yaratamaması nedeniyle fazla ayakta kalamamış, bazıları ise kabul görerek yeni dünyanın sloganı olmuştur.
Halkın idaresi esasına dayanan ve devlet yönetimine katılım imkanı sunan bu rejim halkçılığın temel dayanak noktasıdır. Halkçılık düsturu vatandaşı mütegallibelerin, mültezimlerin ve zorbaların insafına terk etmeyi değil ona hak ettiğini vermeyi hakkını da yedirmemeyi öğütler. Vatandaşı, “İ’lâ-yî Kelimetullah” uğruna Avrupa, Asya ve dahi Afrika’da döğüştürerek tarihe adını kan ile yazmış bu kara bahtlı milleti, süründürmez anlayacağınız.
Vatandaşa “teba” değil “halk” olmayı öğütler halkçılık…
Senelerce Türk toprağı ile dış pazar piyasaları arasına giren parazit aracılar yurttaşın körlüğü ve cehaleti ile geçinmişlerdir. Buna göz yumulması sonuçta sefaletin, yozlaşmanın ve rezilliğin önüne geçilemeyen, sosyal devlet bilinci kaybedilen, yurttaşının beli bükülen, çıkar çevreleriyle sıkı işbirlikleri ve ortaklık akitleri yapılan güvensiz bir toprak parçasından farksız olacaktır. Halk yerine sermaye ve paydaşlık hesapları yapanların korktukları iki şey vardır;
- Halkı düşünen ve onu uyandırmaya çalışan bir hükümet
- Düşünülen ve uyandırılan bir halk.
Büyük Atatürk’ün fikir öncülüğünü üstlendiği Cumhuriyet dönemi devrimleri;
- Sosyal sahada harf inkılaplarıyla, Avrupai ölçü birimleriyle, kılık kıyafet reformuyla(Meşhur fes ve sarık sevdalılarının benzer tepkiyi fes içinde verdiklerini biliyor musunuz?
II. Mahmut, dönemim gözde baş giysisi kavuğu yalnızca dini görev yürütenler için serbest bırakıyor, bunlar dışında kalan kimselerin kavuk giymesi yasaklıyordu. Elbette II. Mahmut’un cesur tavrı fanatik kesimlerin hiddetini üzerine çekecekti ve öylede oldu. “Hocaların” halkı direnişe teşvik etmesiyle Arnavutluk, Makedonya, Bosna, Bağdat hatta imparatorluğun başkenti İstanbul’da ayaklanmalar baş gösterdi. Beyoğlun’da binlerce ev azgın kalabalıklarca ateşe verildi, işyerleri yağmalandı. Ancak verilen karardan geri dönülmedi ve fes takılması zorunlu hale getirilerek yasalaştı. Y.N)
- Eğitim alanında tekelleşmeyi, tek düzeliği ve imtiyazları kaldıran işler sistemiyle
- Teknik anlamda altı seneden az bir sürede inşası tamamlanan yirmi bin kilometreyi aşkın demiryollarıyla, zaruri ihtiyaçları karşılayacak ve işlenmiş ürün bağımlılığımızı azaltacak üretim kurumlarıyla
- Hukuki anlamda en güncel, yetkin, kapsamlı ve hakkaniyetli kanuni düzenlemeleri yapan adli kadrosuyla (Nitekim 1867 senesinde çıkarılan “Toprak Edinme Kanunu” Osmanlı yargı teşkilatının hazin durumunu gözler önüne sermektedir. Turgay Tüfekçioğlu’nun deyimiyle, saldırgan Batının Osmanlıdaki siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri yayılmacılığının tırmanmasında bu mülk edinme kanunu çok önemli bir yasal zemin oluşturmuştur. 1857-1892 tarihleri arasındaki 35 sene içerisinde İzmir civarındaki Batı Anadolu’da yalnızca İngilizlerin 2.8 milyon dönüm vatan toprağı aldıkları dikkate değer. Yetmezmiş gibi Rum, Ermeni ve Yahudilerin payları hesaba dahil edildiğinde 5-6 milyon dönümlük bir vatan toprağından söz edilmektedir. Yine bu tarihler arası 200 bin Türk köylüsü şehit olmuş ve bir o kadarı da yaralı yahut sakattır. Binaenaleyh borç batağında saplanan perişan aileler darboğazdan kurtuluşutaşınmazlarının satışından alacakları üç beş kuruşluk getiriye bağlamak zorunda bırakılmışlardır. Tarihler 1895’i gösterdiğinde İzmir’in yüzde 85’inin yabancıların mülkünde olduğu o zamanki İngiliz sefirinin bizatihi beyanıyla anlaşılmaktadır.)
- Önemli düşünce insanlarının eserlerine gösterilen hususi ihtimamıyla, kabul gören doktirinel bilgilerin ülkemiz standartlarına uygulanmasında gösterilen büyük heyecan ve çabayla her alanda bir değişime, teknikleştirmeye ve düzenlemeye gidilmişhalkının fikirsel gelişimine katkı sağlanmıştır. Paul Gentizon’un deyişiyle “Medreselerin ve mezarlıkların ortasında nargile, afyonla ve binlerce yıllık kanunlarının tozlarıyla nefesi tıkanan bu halka o (Büyük Atatürk) Avrupa biçimindeki örgütlenme ile yeni bir duygu ve yeni bir yaşama zevki verdi.”
Halkı bilinçlendirme davasını güden Cumhuriyet hükümetlerinin kısa süre içerisinde sergilediği akılalmaz başarıların örtbas edilerek saltanat nümayişçiliğine soyunulmasıhayret vericidir. Halkı düşünen ve uyandırmaya çalışan bir hükümet vardı peki uyanmak isteyen bir halk var mıydı?
Veya İngiliz zırhlısına sığınarak vatan toprağını ardına bakmadan terk eden Vahidettin’in “…halk bir koyun sürüsüdür, onlara çobanlık edecek birine ihtiyaç duyacaklardır.” sözünü göz ardı edenlerin düşünülmeye ihtiyaç duyduklarını söylemek yerinde olacak mıdır?
Son olarak belirli ideolojik kesimler üzerindeki imha kampanyalarına destek verenlerin, devrimlerin ve amaçladığı sıçramanın toplumda istenilen etkiyi yaratamamasındaki en ciddi engelde yine halk değil midir?
Sorduğumuz soruların hepsi bizleri tek bir soruya yöneltir: Halk kelimesi bünyesinde ne gibi anlamlar barındırır ve kimlere denir?
Halk, savaşmaktan yılmayanlara, devrimden usanmayanlara, gözlerini ufka dikenlere denir. Gücünü mevcudiyetindeki asil kandan alan erdemlilere denir halk.
Toplum kesimlerini arasında ayrılıkçılık faaliyetleri yürüten provokatörlere prim vermeyen milliyetçilerin
Hukuksuzluklara karşın birbirine kenetlenenlere ve tepkisini ortaya koyan cumhuriyetçilerin
Tekelleşen medya eliyle yürütülen karalama kampanyalarına ve etkili dezenformasyona kanmayan devrimcilerin
Seküler bir devletin genel idare teşkilatı içerisindeki cemaat yapılanmasına bundan doğan pozitif ayrımcılığa direnen laiklerin
Sermayenin yerine emeği, emekçiyi ve dayanışmayı önceleyen devrin ihtiyaçlarına cevaz veren kalkınma planlarına sadık devletçilerin
Kurucu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda, gösterdiği ülküde durmadan ilerleyenlere denir halk.
Söylediklerimiz göz önünde bulundurulunca elde avuçta halk namına ne kalır?
Unutmayın
Biz ülkeyi bir avuç insanla kurduk ve yine bir avuç insanla kurtaracağız!
Okurun vicdani kanaatine tevdi olunmuştur…